Uzun zamandır “Paylaşmadılar” köşemiz için bir yazı yollanmamıştı. Nihayetinde güzel bir hikayeyle BONOBO yüzümüzü güldürdü. İyi okumalar, yorumlarınızı bekliyoruz…
O küçük, uğursuz askıntı musallat olmadan çok önceydi. Ve o zamanlar güneş doğarken güzel şeyler söylerdi insanlar ve hazır olurdu herkes herşeye. Ben sana bir kibrit çöpü ayırırdım, son kutudan son bir kibrit çöpü ve sen evler arabalar yapardın bunlarla… Çok zaman sigaramı yakmadın. Olsun. Fakat başımıza gelmedendi. O gözlerin çıkardı telefona, sözlerin bana bakardı, ben öperdim. Öpücüklerini… Saçını dolardın boynuma. Katı değildik o zamanlar, hatta sıvıydık resmen, evet ruhum, sıvıydık biz o zamanlar. İsmini tekrarlardım karanlıkta kalınca ve sen akardın gökten üstüme. Şemsiyem yoktu hiç ve göğsümdeki kıllar biricik bağırırdı, koşardı doludizgin sana, sen onları sever ve tarardın tırnaklarınla. Elin bileğimin üstünde taht kurar ve sevmemi emrederdi. Ben severdim. İtaatkardım, reddedemezsin bunu. Tek kulun bendim, teban bendim. Uyuzluk hayatıma girmedendi. Şarabı şişeden içmezdim o zamanlar. Ağzın vardı sonra. Küçük bir girdap gibi beni boğan arzuyla. Bakışın vardı ama önce. Bitimsiz ve uzakyakın garip bir büyü bakışın vardı. Evet sonra, göklerden bahseden acaip bir cadı gibi çıplak çömelirdin kucağıma, hararetle. Tenin narin bir eski defter. Boynun galibiyetin izlerini taşırdı. Bir mor burada ve öteki çenenin hemen altında. Böyleydi. Efsane bir komutan değildim daha, savaştaydık ve affediyorduk esirleri. Üç beş kuruş koyup cebine öpüyordun alınlarından. Ben senle mağrur ve kıskanç bakıyordum esir adamlara ve kıskanıyordum evet. Rakımı mezesiz içmediğim günlerdi ve yemekleri yakardın mutfakta. Zaman bir derya ve kazazedelerdik biz. Bir kulübe yapmıştım sana, oldu demiştin. Bir sal sonra ve bir patika sabahları yürümek için ve akşamları…
Her gün biraz daha ölmediğim günlerdi. Bardağını kanımla doldururdum ve iki şeker atardık sonra. İnsanlar gelirdi dolardı odamıza. Pasta verirdik, içki verirdik. Yazmalarını hediye ederdin en insanlarına. Boncuklu güllü kırmızı yeşil yazmalar yapardın. Çeşmede testini düşürürdün, ben tutardım kırılmadan. Testini kırmazdım ve sen mahçup gülerdin. O güzel göğüslerini avuçlardım bu ellerle ve ağzına bakardı ağzım. Sen ki en duman rengi kadındın, is olurdu üstüm başım. Annem başımdan aşağı kaynar sular dökerdi. Çıplaklığım senindi kıskanırdın. Ölsem gam yemeyeceğim günlerdi. Arabalar insanları ezmez uçaklar alçaktan uçmazdı. Nerede bir iç savaş çıksa oraya giderdi insanlar ve papatyalar ekerdi mayınların üstüne. Çiçeklere basmazdık o zamanlar, çiçekler kıymetliydi. Gülüşün bir seyahat, görülmesi en arzulanan memleket, ben yerleşik yaşardım gülüşünde ve bahçelerin zabiti bendim. Şu olanların olmadığı günlerdi ve biz senle mutlu bir hayaldik. Sen kutlu bir kadın ve ben alçak dağların tanrısı… Mutluyduk. mutlu… kaderin ölmediği bir zamanda yaşamıştık biz. Kader bizdik. Roman biz.
BONOBO