STEVEN WILSON – Vokal, gitarlar, piyano, klavye
RICHARD BARBIERI – Klavye, synthesizer
COLIN EDWIN – Bas gitar
GAVIN HARRISON – Bateri
ALEX LIFESON – Solo gitar (Anesthetize’da)
ROBERT FRIPP – Soundscape (Way Out Of Here’de)
ÇIKIŞ TARİHİ: 16 Nisan 2007 TÜR: Progressive Rock
Bu seferki “DUYMADILAR” köşesi yazımızı son dönemin en önemli progressive rock topluluklarından PORCUPINE TREE’nin yakın tarihli albümüne ayırdık. 1987 yılında Steven Wilson tarafından kurulan, progressive rock, psychedelic rock ve metal müzik karışımı bir müzik türünde eserler veren bu grup, 90’lardan itibaren daha psychedelic bir müzik tarzı benimseyerek sayısız albümler vermeye devam ediyor. 1995 yılında çıkardıkları “The Sky Moves Sideways” albümüyle progressive rock fanları arasında başarı elde eden grup, her ne kadar Steven Wilson bu durumdan rahatsız da olsa, o dönemde 90’ların Pink Floyd’u olarak görülmeye başlanıyor. 1998 senesinde çıkardıkları “Stupid Dream” albümüyle daha çok pop/rock sounduna kayan grup, her ne kadar bazı eski fanları tarafından eleştirel biz gözle bakılsa da, o döneme kadar ki en yüksek satış rakamına ulaşarak, hayran kitlesini genişletmeyi başarıyor. Ama bana göre en büyük patlamasını 2000’de yayınladığı “Lightbulb Sun” albümüyle yapan Porcupine Tree, grup elemanlarındaki değişmelere rağmen, 2002’deki “In Absentia” ve 2005’teki “Deadwing” albümleriyle çıkışlarına devam ediyorlar. Özellikle “Deadwing” albümünden çıkan “Lazarus” ve “Shallow” singlelarıyla sonunda listelerde de kendini göstermeye başlayan grup, daha sert bir rock sounduyla çıkardıkları birazdan daha detaylı bahsedeceğim “Fear Of A Blank Planet” albümüyle, dünya listelerindeki yerlerini daha yukarıya taşıyarak sağlamlaştırmış durumda, 2009’da çıkaracakları albüme hazırlanmaya devam ediyor.
Öncelikle “Fear Of A Blank Planet” içinde radyo dostu şarkılar olan, progressive rock dinlemeyen herkesin kolaylıkla alışacağı bir albüm değil. Zaten bu türü seviyorsanız, mutlaka ya çoktan biliyor ve dinliyorsunuzdur ya da en azından bir iki parçasını ve ismini duymuşsunuzdur diye düşünüyorum. İlk kez dinleyecekler için ise; grubun diğer albümlerinde yer alan “Trains”, “The Blackest Eyes”, “Lazarus”, “Shesmovedon” gibi şarkıları alışma sürecinizi hızlandıracaktır diye düşünüyorum, çünkü bu bahsettiğim parçalardaki rock soundu biraz daha her kulağa hitap edecek bir tarzda, hatta rock müzik fanı olmayanlar bile bu şarkılardan ayrı bir tat alacaktır diye düşünüyorum. Alternatif rock türünü sevenlerin de beğeneceğini düşündüğüm “In Absentia”, “Deadwing” gibi albümleri de dinlemenizi tavsiye ediyorum, her ne kadar yeni Pink Floyd diye nitelendirilseler de, bu konuda Steven Wilson’la aynı fikirdeyim, Porcupine Tree kesinlikle kulaklara yeni bir tat sunuyor, günümüz sorunlarına kendi yorumlarını kattıkları şarkı sözleri, enstrümanlardaki yetkinlikleri, başarılı kompozisyonları ve özenle hazırlanmış albüm kapaklarıyla da son dönemde en çok beğenimi kazanan gruplardan biri olmayı başarıyor.
Şarkılara geçecek olursak; albümün açılış parçası, yine albümle aynı adı taşıyan, aynı zamanda dinleyeceğiniz en kışkırtıcı şarkılardan biri olan “Fear Of A Blank Planet”, albümün genelinde üzerinde durduğu 21. yüzyıl gençliğinin nöropsikolojik sorunlarına değiniyor. Daha sonra albüm “My Ashes” adını taşıyan melankolik parçayla devam ediyor, daha önceki albümlerindeki “Trains”, “Lazarus” gibi balladlarla karşılaştırıldığında daha zayıf görünen parça, yine de etkileyici sözleri ve Wilson’la Barbieri’nin yarattığı klavye ağırlıklı atmosferiyle dikkat çekiyor. Daha sonra albümün belki de ağır topu sayabileceğim “Anesthetize” alıyor sırayı, bazılarına göre 17 dakikalık süresiyle uzun sayılabilecek bu inanılmaz kompozisyonlara sahip parçaya, ayrı bir tadı da progressive rock müziğin efsanelerinden sayılan kanadalı Rush grubunun gitaristi Alex Lifeson’ın inanılmaz solosu katıyor. Albüm daha sonra “Sentimental” adlı parçayla devam ediyor. Parçanın ilk hali de “Normal” adıyla, bu albümden sonra albüme girememiş parçaları da Porcupine Tree fanlarına ulaştırdıkları “Nil Recurring” adlı EP’de yer alıyor, ki ben her ne kadar bu halini de çok sevmiş olsam da, sanki değiştirilmeden önceki hali kulağıma daha güzel göründü. Ardından gelen şarkı olan “Way Out Of Here” belki de albümün en radyo dostu şarkısı sayılabilir, zaten bundan sebep olsa gerek yabancı müzik kanallarında klibine defalarca rastladım. Albümün en güzel parçalarından biri olarak gördüğüm, albümdeki müzisyenlerin birlikte bestelediği tek parça olan, bu şarkının diğer bir güzelliği de, soundscape yani arka plandaki atmosferin soundun progressive rock müziğin duayenlerinden sayılan, King Crimson’ın kurucu ve en önemli üyesi, günümüzdeki en önemli müzikal dehalardan biri olarak görülen Robert Fripp tarafından yaratılmış olması. Albümde yer alan son parça olan “Sleep Together”, günlük stres ve sorunlardan kaçış yolu olarak gördüğümüz tv, bilgisayar gibi eğlence araçlarına ve bundan fazlasıyla etkilenen günümüz gençliği hakkında yazılmış albümün en sert ve bünyesinde elektronik müziği en çok barındıran parçalarından biri. Son olarak albümün, progressive rock üzerine hazırlanmış en geniş içerik ve en fazla üyeye sahip olan www.progarchives.com tarafından üyelerin oylarıyla hazırlanan 2007’de en çok puan alan progressive rock albümü sıralamasına göre, “2007 yılının en iyi albümü” seçildiğini de söyleyerek, yazımı burada noktalıyorum.