Mesajlar Etiketlendi ‘cat stevens’

Yusuf

Yayınlandı: 5 Aralık 2008 may3un tarafından ŞAŞIRMADILAR içinde
Etiketler:, , , ,

Daha önce Tea For The Tillerman yazısında söz verdiğim gibi, bu yazımı araştırdığımda bana çok ilginç gelen Cat Stevens’ın Yusuf İslam olma hikayesine ayırdım. Zamanında Yusuf İslam ve onun müslümanlığı algılama biçimiyle ilgili biraz yanıldığımı anladım, tabii hala bana göre müslümanlık şekilsel değildir; insanın isim değiştirmesi, sakal uzatmasının gerekli olmadığını, dinin insanla kendi arasında olduğunu, bu araya kimsenin giremeyeceğini, günahlarımızın bizi ilgilendirdiğini ve sorumluluğu da zaten bizim alacağımızı konusunda kararlarım değişmedi. Bu arada farkettim de, Yusuf İslam’dan çıkıp kendi düşünme tarzıma da girdim, ama konunun bunla ilgisi yok, araştırmadan sonra Yusuf İslam’a kendi seçimleri, yaptıkları ve yaşam tarzıyla saygı duyuyorum, şimdi bu girişten sonra konuya geri dönelim.

catstevens_narrowweb__300x4150Yusuf İslam’ın ilk müslümanlıkla tanışması, şehir efsanesi olma potansiyeli olan bir hikaye ile başlıyor. O zamanki adıyla Cat Stevens, bir süre uzaklaşmak, düşünmek ve müzik yapmak için; Fas’ın Marakeş şehrine geliyor. Sokakta dolaşırken daha önce dinlediği hiç bir şeye benzemeyen bir müzik duyuyor ve bunun ne olduğunu soruyor. Ordakiler bunun ezan olduğunu ve tanrı için yapılan bir müzik olduğunu söylüyorlar. Bunun üzerine Cat Stevens; “Tanrı için müzik mi? Bunu daha önce hiç duymadım, para için müzik yapıldığını duydum, ün için veya kişisel güç için ama tanrı için müzik yapmak…” diye düşünüyor.

Bu hikayeyi okuyunca ben, ezanın aslında müslümanları Allah için yapacakları namaz ibadetinin başladığını belirten bir çağrı olduğunu, aslında tam anlamıyla “Tanrı için müzik”ten ziyade, her ne kadar ibadet Allah için yapılsa da, “İbadete çağrı” niteliği taşıdığından, Cat Stevens’ın aklında yer eden bu önemli olayın biraz da orda bulunan kişilerin ezanı daha ilahi, şiirsel bir şekilde tanımlamalarından geldiğini düşünüyorum.

Daha sonra 1976 yılında Cat Stevens, Malibu açıklarında büyük bir boğulma tehlikesi geçiriyor ve şu şekilde bağırıyor: “Tanrım! Eğer beni kurtarırsan, senin için çalışacağım.” Anlattığına göre o sırada, bir dalga yükseliyor ve Cat Stevens’ı sahile kadar atıyor. Bu ölüme yakın deneyim de, Cat Stevens’ın ruhani yolculuğunu başlatıyor. Budizm, Zen, Astroloji, Tarot, I Ching derken sonunda kardeşinin doğum günü için Kudüs’e yaptığı yolculuktan getirdiği Kuran’ı okudukça huzur duymaya başlıyor ve İslamiyet’e geçiş süreci böyle başlıyor.

fortune forum summit 011207Özellikle Joseph (Hz. Yusuf) hikayesiyle kendi müzik piyasasındaki durumunu bağdaştırdığı için özel bir bağ kuruyor, sonunda da zaten bu ismi kendine seçiyor. Rolling Stones’a verdiği röportajda da, şarkılarıma bakarsanız uzun zamandır ruhani yönümü bulmak için haykırışlarımı duyabilirsiniz, sonunda ben ruhani evimi buldum diyen Cat Stevens, 23 Aralık 1977 (hicri takvime göre 1398’in Muharrem ayı) yılında Londra’daki Regents Park Camii’nde islamiyete geçiyor. 4 Temmuz 1978 (28 Recep 1398) yılında da Yusuf İslam adını alıyor. Daha sonra da, UNICEF’in “Uluslararası Çocuk Yılı” yararına 22 Kasım 1979 yılında son bir konser vererek, müziğe uzun bir ara verip kendini eğitim ve yardım etkinliklerine adıyor. Bu konuda bir çok spekülasyon olmasına rağmen, eğer müziği bırakmak sebebi dendiği gibi bazı islam ülkelerinde ses ve davul dışındaki enstrümanları çalmanın haram olarak nitelendirilmesi ise; işte en baştaki Yusuf İslam’a tam olarak hak vermememi anlamışsınızdır. Bu arada Eylül 1979’da, Fauzia Mubarak Ali ile dünya evine giriyor. Halen evli olan çiftin beş tane de çocuğu var.

Tabii Yusuf İslam, özellikle Salman Rüşdi hakkında islami yasal cezalandırmayı desteklediğini söyleyince, fetvaya destek verdiği haberlerinin çıkması üzerine, ki bunu bir çok defa reddetti, barış adamı görüntüsüne leke sürüldü. 11 Eylül saldırıları üzerine üzüntüsünü bildiren mesajı ve ölen aileler yararına “Peace Train” şarkısını tekrar söyleyip kendi box set albümünün gelirinin yarısından fazlasını bağışlamasına rağmen, 2004 yılında adının başka bir yasaklıya benzemesi yüzünden ABD’ye sokulmadı, ki 2006 yılında adının tekrar tekrar heceletilmesi bana da basit bir hata yaptıkları izlenimini vermişti diyerek olayı kapattı. 2000 senesinde İsrail’e girişi Hamas’a destek verdiği gerekçesiyle yasaklandı. Daha sonra açıklamalarında Hamas’ın o dönemde varlığın bile bilmediğini, terör örgütüne bağış yapmasının söz konusu bile olmadığını söyleyip bu uygulamayı eleştirdi. Bunların hangisi doğru diye inanıp inanmamak size kalmış, ben açıkçası çoğuna inanmıyorum, özellikle son okuduklarımdan sonra.

0922-04 90ların sonundan itibaren tekrar müziğe dönen, 2006 yılında da tekrar eski Cat Stevens tarzında “An Other Cup” isminde bir albüm çıkaran, ki ben de daha dinlemedim ama  en kısa zamanda dinleyeceğim, SMALL KINDNESS isimli yardım örgütünün kurucusu ve başkanı, 2003 yılı Dünya Ödülü (Çocuklara ve savaş malullarına yardımlarından ötürü), 2004 Barış İnsanı Ödülü (Hayatını barışa adadığı ve terörizme karşı çalışmalardan ötürü), 2007 Akdeniz Barış Ödülü (Dünya barışı için yaptığı çalışmalardan ötürü) sahibi; tüm albümlerinin toplam satışı 60 milyonun üzerinde olan, şarkıları defalarca bir çok ünlü şarkıcı tarafından yorumlanmış, hatta “First Cut is The Deepest” şarkısı dört ayrı şarkıcı tarafından farklı yıllarda hit single olan eski pop star Yusuf İslam hakkında benim buraya özetleyebildiklerim bu kadar. Daha detaylı bilgi edinmek isteyenler için aşağıda linkleri vermeden önce, sözü son albümü için yaptığı röportajdan bir alıntısıyla Yusuf İslam’a bırakıyorum:

“Biliyorsunuz, kap doldurmanız için orada… İçine ne doldurmak isterseniz. Cat Stevens’ı arayanlar büyük ihtimalle bu albümün içinde onu bulacaklar, Yusuf İslam’ı bulmak istiyorsanız biraz daha derinlere gidin, onu bulacaksınız.”

2

MERAK EDENLERE FAYDALI LİNKLER:

http://www.yusufislam.org.uk/

http://www.smallkindness.org/

http://en.wikipedia.org/wiki/Cat_stevens

http://transcripts.cnn.com/TRANSCRIPTS/0410/07/lkl.01.html

cat-stevens-tea-for-the-tille-231594

CAT STEVENS: Vokal, gitar, klavye

ALUN DAVIES: Gitar

JOHN RYAN: Bas gitar

HARVEY BURNS: Bateri

JOHN ROSTEIN: Keman

ÇIKIŞ TARİHİ: 23 Kasım 1970

TÜR: Folk Rock

“Duymadılar” köşesi için dinlediğimiz albümler hakkında da bir şeyler söyleyelim istedik, sevgili 3aymun bu kutsal görev için yazılacak ilk yazıyı benim yazmamı isteyince uzun süre yazamadım, doğal olarak. Benim için o kadar önem taşıyan grup ve albüm vardı ki, hangisine ilk sırayı vereceğimi kestiremedim. Pink Floyd, Genesis, Jethro Tull, Van Der Graaf Generator derken, en başa dönüp benim ilk göz ağrım The Beatles’ın bir albümünü yazmaya karar vermiştim ki, madem eski bir albümden bahsedeceğim son günlerde en çok aklıma takılan parçanın albümü olsun dedim, ki bu parça “Sad Lisa” aşağıda daha detaylı yorum yapacağım, bu vesileyle de müzik dünyasının en enteresan kişilerinden biri Cat Stevens, nam-ı diğer Yusuf İslam’ın hayatından da biraz bahsetmiş olurum diye düşündüm.

cat_stevens-1Her zaman aklıma geldiğinde beni hüzünlendiren biri olmuştur Cat Stevens, sadece yaptığı müzikle değil, islamiyeti seçtikten sonra müziği bırakmasıyla da. Benim gibi din ve müziği birbirinden ayırıyorsanız, din değiştirdikten sonra böyle yetenekli bir müzisyenin uzunca bir süre müzikten uzak kalması sizi de üzecektir, ama sonuçta müzikten uzaklaşmak kendi seçimiydi, bize saygı duymak düşer burukça da olsa.

Cat Stevens, 21 Temmuz 1948 yılında Londra’da dünyaya geldi, o zamanki adıyla Steven Demetre Georgiou’nun müzik kariyeri 1966 yılında sahne adı Cat Stevens’la çaldığı publardan birinde prodüktör Mike Hurst’ün dikkatini çekmesiyle başladı. Uzun uzadıya anlatmayacağım, çünkü bu yazının bir albümden bashetmesi gerekiyor, ama anlattığınız kişi Cat Stevens olunca bazı şeylere de değinmeden geçmek olmuyor. Edindiğim bilgiler ve hikayeler yüzünden, 1977’de müslüman olduktan sonra, ününün zirvesindeyken müziği bırakıp kendini müslüman toplumda eğitim ve yardım gibi sosyal amaçlara adayan, dünyada barışa yaptığı katkılardan ötürü 2003 Dünya ödülü, 2004 Barış Adamı ödülü sahibi Cat Stevens ve islamiyete geçişi hakkında daha detaylı bir yazı yazmaya karar verdikten sonra nihayetinde albüm yazıma geçiyorum.

“Tea For The Tillerman”, öncelikle herkesin dinleyebileceği, dinlerken de size bulunması en zor nimetlerden biri olan huzuru sunacak bir albüm. Her şarkı, Cat Stevens’ın kendine has yorumuyla sizi bir süre için de olsa içinde bulunduğunuz hayattan uzaklaştıracak ve kendinizi yer yer hüzünlü, yer yer de keyifli bir yolculuğa çıkaracak, kendinizi bir otobüs yolculuğunda arkada çalan müzik eşliğinde yolun ötesinde uzanan diyarları, dağları, tarlaları izler gibi hissedeceksiniz. Bence müziği açın, yatağa uzanın, bir yarım saati hayatınızdan bu müziğin ruhunuzu doyurmasına ayırın, pişman olmayacaksınız.

Albümdeki şarkılara değinmek gerekirse, çoğunu zaten mutlaka dinlemişsinizdir. Albümün en dikkat çekici parçalarına gelince; “Where Do The Children Play?” artan savaş, yapılaşma, çevrenin tahribi yüzünden insanlığın geleceğine yazılmış inanılmaz bir akustik parça, tekrar tekrar dinlemek isteyeceksiniz. “Hard-headed Woman” hüzünlü bir aşk parçası, gitarın her telinden akan bir hüzün hem de. Ardından meşhur, belki de Cat Stevens’ın en bilinen parçası, “Wild World” geliyor, zaten üstüne konuşmaya bile gerek yok, ayrılan sevgilileri anlatan bu şarkı Cat Stevens’ın başka bir şarkısından da ismini bildiğiniz Patti D’Arbanville ile biten ilişkisinden esinlenmiş. Bu parçaların üstüne bir de inanılmaz melodisiyle, piano tuşlarından en sağlam kalplere bile diz çöktürecek kadar şiirsel “Sad Lisa” gelince zaten, göz pınarlarının dolması kaçınılmaz hale geliyor, ama bunu yaparken Cat Stevens o kadar naif, abartısız, yapmacıksız bir şekilde söylüyor ki şarkıları, hissettirmeden kendinizi bırakıyorsunuz bu tatlı hüznün içine. Albüm daha sonra “Miles From Nowhere”, “But I Might Die Tonight”, “Longer Boats” ve “Into White” isimli daha keyifli ve dinlendirici parçalarla biraz etfanızı saran hüznü dağıtıyor.  “On The Road To Find Out” isimli yol parçasıyla yolculuğun en otobüs yolculuğu hissi veren parçasına geçiyor. Albüm bitmeden önce baba-oğul ve nesil farkının yol açtığı düşünce farklılıklarına değinen, belki de bu bağlamda yazılmış en iyi parça olan “Father And Son” bizi yeniden hüzünlendiriyor ama bu kez daha keyifli bir halde, gözümüzün önünden anılarımızdan kareler eski sararmış kodacolor fotoğraflar gibi akıp giderken. Albüm sonunda albüme ismini veren kısa parça “Tea For The Tillerman” ile tadı damağımızda kalmış bir şekilde bizi yolculuğumuzdan geri döndürüyor.